Meddahlýk, Ortaoyunu, Tuluat ve Diðerleri |
Bölüm Kurallarý
Mazimizin unutulmayan tiyatrolarý ve oyunlarý bu baþlýk altýna.
Güzel Paylaþýmlar
![]() ![]() |
Meddahlýk, Ortaoyunu, Tuluat ve Diðerleri |
![]()
Ýleti
#1
|
|
Grup: Forum Demirbaþý
Ýleti: 6,107
Thanks: 28683 *
Katýlým: 30.05.2007
Nereden: Zeytinburnu / Vargeller
Üye No: 68
Ruh Halim:
![]() ![]() |
Masalcý Amcalar baþlýðýný okurken aklýma geldi bu baþlýk..yoktu öyle biþey bizim çocukluðumuzda.masalcý teyzemiz vardý bizim.
![]() Kel Hasan Efendi’den Dümbüllü ve,Naþit Özcana,Tevhid Bilgeye, Erol Günaydýna, Münir Özkul'a, kalfa veya arap bacý diye tanýyýp sevdiðimiz Tevfik Gelenbe gibi tiyatrocularýmýz, tuluat orta oyunu ve geleneksel oynayan meddahlar, çadýr tiyatrocularýmýz vardý bizim..bunlarýn çoðunun konusu açýlmýþ olabilir belki ama hepsine ayrý ayrý yazmayýp burada anlatýlsýn tartýþýlsýn istedim. Yukarýda saydýðým isimleri sadece duymuþ veya hiç duymamýþýzdýr.bu yüzden internetin nimetlerinden yararlanýp haklarýnda bilgi vermek için alýntýlar yapacaðýz. ![]() Genel Olarak Tiyatro Nedir? Bir öyküyü, sahne olarak ayrýlmýþ bir yerde, oyuncularýn söz ve hareketleriyle canlandýrma sanatý. Tiyatro sözcüðü Yunanca'da "seyirlik yeri" anlamýna gelen theatron'dan türetilmiþ, dilimize Ýtalyanca'daki teatro sözcüðünden geçmiþtir. Günümüzde modern bir tiyatro binasý baþlýca üç bölümden oluþur. - Ýzleyicilerin oturarak oyunu izlediði oditoryum; - Oyunun sergilendiði sahne; - Sahnenin iki kenarýnda ve arkasýnda, çeþitli dekor ve gereçlerin bulunduðu sahne arkasý yada kulis. Ýlk Meddahýmýz Kel Hasan Efendi:Tiyatro tarihimizin ilk simasýdýr.geleneksel olarak verilen kavuk olayý ilk onunla baþlamýþtýr.Dümbüllü’nün hocasýdýr.Kel Hasan Efendi gösterisine baþlamadan evvel halk arasýna karýþýp kahveleri gezer insanlarla sohpet edermiþ.genelde sokak gösterileri düzenler,gösteriye ilk olarak ekibindeki arkadaþlarý baþlar o da halk ile beraber gösterinin baþýný izler sonra gösteriye dahil olurmuþ.sahneye süpürge ile çýkarmýþ oyuna uður getirsin diye. Halk ona çok gülermiþ.oyunu sunarken izleyicinin dikkati daðýlmasýn diye izleyicileride katarmýþ oyunun içine.kurduðu tiyatro’nun adý Dilküþa Tiyatrosu imiþ. Ortaoyunu,Tuluat ve Dümbüllü:Kel Hasan Efendi tarafýndan henüz çocuk sayýlabilecek bir yaþta iken babasýndan izin alýp onun yanýnda yetiþmiþ Dümbüllü.Orta Oyunu ortada oynanan bir oyunmuþ.genelde iki kiþi doðaçlama yaparak oynar bunlardan biri kavuklu diðeride yardýmcýsý olan ve safý oynayan piþekarmýþ.son Kavuklu ve Piþekar ise Ferhan Þensoy ve Rasim Öztekin olmuþ.(Ferhan Þensoy’un 2000 li yýllardaki piyasada bulunan oyunlarýndan hatýrlayýnýz) Efendim gelelim Kavuk mevzusuna.Kavuk devretme geleneðini baþlatan Kel Hasan Efendi tarafýndan kavuk ilk olarak Dümbüllüye verilmiþ.ama bizler hep Dümbüllü’nün biliriz bu kavuk olayýný..Dümbüllüde Münir Özkul’a devreder kavuðu.Sonrasýnda ise Ferhan Þensoy’a gitti sanýrsam kavuk. Ýsmail Dümbüllü usta’nýn Türk Sinemasýnda görünmüþlüðüde vardýr.Muhsin Ertuðrul,Ferdi Tayfur gibi isimler ile çalýþmýþ fakat bu filmler kaybolmuþtur.ömrünün son günlerinde ufak tefek rollerde görünmüþlüðü var.ebedi istirahatini Üsküdar karacaahmet mezarlýðýnda sürdürmekte. Þimdilik bu kadar daha sonra devam eder veya aranýza katýlýrým. ![]() -------------------- Titresin bir mum alevinde o eski günler, bir gümüþ çerçeveden seyret yine maziyi, bir nezaketli ince söz duyar da belki, o sararmýþ resmin hayat bulur yeniden.
|
| |
Bu iletiye te?ekk?r edenler: | |
![]()
Ýleti
#2
|
|
Grup: Forum Demirbaþý
Ýleti: 6,107
Thanks: 28683 *
Katýlým: 30.05.2007
Nereden: Zeytinburnu / Vargeller
Üye No: 68
Ruh Halim:
![]() ![]() |
Naþit Özcan: o da tiyatronun ilk tuluat ustalarýndan.Sultan Hamid’i bile güldürmesi ile namý ‘’Sultan’ý Güldüren Adam’’ olmuþ..Sultan ondaki cevheri fark edince Fransa’ya göndermiþ.dönüþünde ise sarayýn eðlence ve oyun gösterisi yapan pantomim topluluðuna katýlmýþ.Tiyatronun ilk ibiþi..kukla ve karagöz çalýþmalarý dýþýnda sinemamýzýn kilometre taþlarýndan olan Leblebici Horhor tiplemesini yaratmýþ ve bir çok oyunda oynamýþtýr.baþarýlý oyunlarýnýn ardýndan Komik-i Þehir yani Büyük Komik ünanýný almýþtýr.
Naþit Özcan’ýn yaþadýðý gönül maceralarýndan ise baþta Leman adlý bir hanýma tutulup evlensede evliliði sýrasýnda kantocu Amelya Haným’a gönlünü kaptýrýr ve eþi Leman hanýmdan ayrýlýp Kantocu Amelya haným ile evlenir.bu evlilikle birlikte Amelya haným ismini deðiþtirip Emel adýný alýr ve bu evlilikle birlikte ikide çocuk doðurur.bu çocuklar Adile Naþit ve Selim Naþit Özcan’dýr.onlarda babalarýnýn yolunda yürüyüp tiyatrocu olmuþlardýr. Arkadaþlar Naþit Özcan ibiþ karakterinin tiplemesine kiþilik kazandýrýp can veren tiyatrocuymuþ..ben trt nin siyah beyaz dönemlerinden bir ibiþ hatýrlýyorum bu konuda bilgisi olan varsa buraya yazarsa sevinirim..sanki Erol Günaydýn trt de canlandýrmýþtý ibiþi,belkide Münir Özkul’dur..birde ibiiiþþþ diye uzatýlýrdý okunurken. -------------------- Titresin bir mum alevinde o eski günler, bir gümüþ çerçeveden seyret yine maziyi, bir nezaketli ince söz duyar da belki, o sararmýþ resmin hayat bulur yeniden.
|
| |
Bu iletiye te?ekk?r edenler: | |
![]()
Ýleti
#3
|
|
Grup: Administrator
Ýleti: 3,567
Thanks: 15439 *
Katýlým: 15.05.2007
Nereden: Ankara
Üye No: 12
![]() |
Münir Özkuldu Ýbiþ karakterini oynayan dostum. Erol Günaydýn da oynadý mý bilmiyorum ama Münir Özkul oynadý. Hatta programýn ismi de "Ýbiþ'in Rüyasý" idi. Hayal meyal hatýrlýyorum.
-------------------- |
| |
Bu iletiye te?ekk?r edenler: | |
![]()
Ýleti
#4
|
|
Grup: Forum Demirbaþý
Ýleti: 6,107
Thanks: 28683 *
Katýlým: 30.05.2007
Nereden: Zeytinburnu / Vargeller
Üye No: 68
Ruh Halim:
![]() ![]() |
QUOTE(galactica @ 09.11.2010, 11:10:56)
Misafirlere Kapalý Link. Linkleri Görebilmek Ýçin Üye Olunuz. Münir Özkuldu ibiþ karakterini oynayan dostum. Erol Günaydýn da oynadý mý bilmiyorum ama Münir Özkul oynadý. Hatta programýn ismi de "Ýbiþ'in Rüyasý" idi. Hayal meyal hatýrlýyorum. Eyvallah hocam..biraz daha kafa yorunca þöyle bir karakter geldi gözümün önüne. baþýnda külahý ile saftirik bir ibiþ ![]() Türk dil kurumu ve tiyatrodaki ibiþin anlamý ise: Doðaçlamaya dayanan Türk halk tiyatrosunda güldürünün baþ yapýmcýsý olan uþak tiplemesiymiþ. Birde ibiþko vardý.onun içinse ibo ile güllüþah filminde gülþah'ýn kemal sunal'a seslendiði bir sahne vardý o sahneyi yakalamanýz kafi olacaktýr..ibiþkocum ![]() -------------------- Titresin bir mum alevinde o eski günler, bir gümüþ çerçeveden seyret yine maziyi, bir nezaketli ince söz duyar da belki, o sararmýþ resmin hayat bulur yeniden.
|
| |
Bu iletiye te?ekk?r edenler: | |
![]()
Ýleti
#5
|
|
Grup: Forum Demirbaþý
Ýleti: 6,107
Thanks: 28683 *
Katýlým: 30.05.2007
Nereden: Zeytinburnu / Vargeller
Üye No: 68
Ruh Halim:
![]() ![]() |
Kel Hasan Efendi'den Dümbüllü'ye Dümbüllü'den Münir Özkul'a, Özkul'dan Ferhan Þensoy'a geçtiði sandýðýmýz kavuk hakkýnda Dümbüllü ustanýn kýzý ipek hanýmla 2006 yýlýnda Sabah gazetesinin yaptýðý röpörtaj.
Ferhan Þensoy'daki Kavuk deðil Takke Ortaoyunu üstadý Ýsmail Dümbüllü'nün kýzý Ýpek Çýngay 'Kavuk kimde?' tartýþmalarýna son noktayý koydu 'Babamýn kavuðu bir banka kasasýnda'. Ýpek Çýngay, babasý Ýsmail Dümbüllü'nün 'Kanlý Nigar' oyunundan sonra Münir Özkul'a kavuðunu deðil takkesini verdiðini ve þu anda takkenin Ferhan Þensoy'da olduðunu söylüyor. Çýngay tartýþmalý kavuðun banka kasasýnda saklý olduðunu da ilk kez açýklýyor. Dümbüllü'nün kavuðu Þensoy'da deðil bankada 'Dümbüllü'nün kavuðu kimde?' tartýþmalarýna son noktayý kýzý Ýpek Çýngay koydu. Ferhan Þensoy'da kavuk deðil, 'Kanlý Nigar' oyunundan sonra Münir Özkul'a verilen takkenin olduðunu söyleyen Çýngay, kavuðu banka kasasýnda saklýyor. Türk tiyatrosunun en önemli ustalarýndan Ýsmail Hakký Dümbüllü'nün kavuðunun kimde olduðu geçen yýlýn en ilginç tartýþmalarýndan biriydi. Tartýþma, Kel Hasan Efendi'den Ýsmail Dümbüllü'ye, ondan Münir Özkul'a ve en son da Ferhan Þensoy'a geçen kavuðun kime verileceði ile baþladý. Herkes kavuk hakkýnda çeþitli açýklamalarda bulundu. Önce Þensoy kavuðun kendisinde olduðunu ve kimseye vermeyeceðini söyledi. Ardýndan Derya Baykal kavuðun kendi dolabýnda olduðunu iddia etti. Tüm bunlara Ali Poyrazoðlu ve Rasim Öztekin'in olumsuz tepkileri eklendi. Ýþte tüm tartýþmalar sýrasýnda belki de en çok zarar gören Ýsmail Dümbüllü'nün kýzlarý Ýpek Çýngay ve Serpil Atalay oldu. SABAH'a konuþan Ýpek Çýngay, kavuðun babasýndan ailesine miras kaldýðýný ve Þensoy'dakinin kavuk deðil, 1968 yýlýnda 'Kanlý Nigar' oyununun prömiyerinde Dümbüllü tarafýndan Münir Özkul'a verilen takke olduðunu söylüyor. AÝLESÝNE MÝRAS KALDI Orta Oyunu'nun en önemli isimlerinden ve kavuk geleneðini baþlatan Kel Hasan Efendi'den Ýsmail Hakký Dümbüllü'ye geçen kavuðun hiçbir tiyatrocuya verilmediðini belirten Çýngay, babasýnýn kavuðunu komik ceketi ile birlikte bir bankanýn kasasýnda saklýyor. Ve 'kavuk bende' diye iddia edenlere þöyle cevap veriyor: "Babamýn kavuðu ne Münir Özkul'a verildi ne de ondan Ferhan Þensoy'a geçti. Babam 1968 yýlýnda Arena Tiyatrosu'nda yapýlan "Kanlý Nigar" oyununun prömiyerinde Münir Özkul'a çýraklýðýn niþaný anlamýnda takkesini hediye etti kavuðunu deðil. Babam ölene kadar kavuðunu kimseye vermedi, öldükten sonra da ailesine miras kaldý. Ama sonra Özkul'a verilen bu takke nasýl oldu da kavuk oldu anlamýyorum. Kavuk, Dümbüllü'nün hatýrasý olarak ailesindedir ve bugüne kadar hiçbir sanatçýya verilmemiþtir. Aksini iddia edenlere en büyük kanýtým 1973 yýlýnda babamýn cenazesi sýrasýnda kendi vasiyeti üzerine tabutunun üstüne konan kavuðudur. 1968'de Özkul'a geçtiði iddia edilen kavuk, 1973'te tabutun üzerine nasýl geldi? Ayrýca oðlum Ufuk Çýngay'ýn dedesinin kavuðu ile çektirdiði fotoðraflarý var. Bunlarýn hepsi 1968'den sonra oldu." ALAYCI YAKLAÞIM En çok Rasim Öztekin ve Ali Poyrazoðlu'na kýrýldýðýný belirten Ýpek Çýngay, hem Geleneksel Türk Tiyatrosu'na hem de Ýsmail Dümbüllü'ye saygýsýzlýk yapýldýðýný söylüyor. Geçmiþine saygýsý olmayan sanatçýlarýn, kavuk ile ilgili fikir yürütmesinden büyük rahatsýzlýk duyduðunu belirten Çýngay, "Babam öleli 32 sene oldu, ben konuþacak olsaydým bu zaman kadar konuþurdum. Ama ben kavuðu pazarlamýyorum. Kavuk ile ilgili ileri geri konuþanlar daha orta oyunu oynamasýný, tuluat yapmasýný dahi bilmiyor. Rasim Öztekin kavuðun Dümbüllü'nün malý olmadýðýný söyledi. Hele Ali Poyrazoðlu'nun "Ben de donumu veriyorum" gibi alaycý bir tarzla olaya yaklaþmasýný asla yakýþtýramýyorum. Dümbüllü'ye laf söylemek kimseye bir þey kazandýrmaz. Bu olaylar sýrasýnda sadece Erol Günaydýn bizim yanýmýzdaydý. Bu kavuk önce Kel Hasan Bey sonra da babam tarafýndan 60 yýl onurla taþýnmýþtýr. Türk tiyatrosunun en büyük sembolü hakkýnda bu þekilde konuþan tiyatrocularýn kendi geçmiþine saygýsý yoktur. 'Orta oyunu biz daha güzel oynarýz', '100 tane kavuk bastýrdýk' diyenler oldu. Ama hangisi oynayabildi. Bunlar sanatçýyým diye geçinenler. En acýsý da 'kavuk bende' diyenlerin hiçbiri babamýn ölüm gününde meydanda yok. Hatta bugün Kel Hasan Beyin, Halide Piþkin'in mezarýnýn yerini bile bilmiyorlar " diyor. Seda ÇAKIR / HABER MERKEZÝ -------------------- Titresin bir mum alevinde o eski günler, bir gümüþ çerçeveden seyret yine maziyi, bir nezaketli ince söz duyar da belki, o sararmýþ resmin hayat bulur yeniden.
|
| |
Bu iletiye te?ekk?r edenler: | |
![]()
Ýleti
#6
|
|
Grup: Forum Demirbaþý
Ýleti: 6,107
Thanks: 28683 *
Katýlým: 30.05.2007
Nereden: Zeytinburnu / Vargeller
Üye No: 68
Ruh Halim:
![]() ![]() |
Gölge Oyunu: Geleneksel olarak hayvan derilerinden kesilerek hazýrlanmýþ insan, hayvan, eþya gibi figürlerin bir ýþýk kaynaðý önünde oynatýlarak, gölgelerinin gerdirilmiþ, beyaz bir perdeye düþürüldüðü gösteri sanatýdýr.
Karagöz ve Hacivat oyununda perde arkasýnda hayali Kökenleri üzerine çeþitli görüþler olmakla birlikte; Asya'nýn zengin gölge oyunu geleneði, bu sanatýn Cava'dan, Hindistan'dan veya Çin kültürlerinden 10. yüzyýldan itibaren yayýldýðý görüþünü desteklemektedir. Ýslam ülkelerinde görülen gölge oyununun, benzerlikler de göz önüne alýndýðýnda, Cava'dan geldiði tahmin edilmektedir. Anadolu'ya ise, 16. yüzyýlda Mýsýr'dan gelmiþ olma ihtimali büyüktür. Türklere, Cava ve Hindistan'dan, Çingene oynatýcýlar yoluyla geldiði de iddia edilmektedir. Zamanla bu oyuna Türkler kendi yaratýcýlýklarýný katmýþ; ona çok daha renkli, hareketli, özgün bir biçim vermiþlerdir. Öyle ki, 19. yüzyýlda Mýsýr'ý ziyaret eden gezginler, orada izledikleri oyunun Karagöz ve Hacivat olduðunu ve gölge oyununun Mýsýr'a Türkler tarafýndan getirildiðini düþünmüþlerdir. Ýlk baþlarda 28 farklý oyundan oluþan Hacivat Karagöz oyunlarý zamanla türemiþtir. Ramazan ayýnda Kadir Gecesi hariç her akþam bir oyun oynanýrdý. Kaynak: "Geleneksel Türk Tiyatrosu", Ýnkýlâp Kitabevi, Ýstanbul, 1985 En Meþhur Gölge Oyunumuz Karagöz ile Hacivat Karagöz ve Hacivat taklide ve karþýlýklý konuþmaya dayanan, iki boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatýlan gölge oyunudur. Karagöz oynatýcýsýna hayali, hayalbaz denir. Yardýmcýlarý çýrak, yardak, dayrezen, sandýkka’dýr. Oyunda konuþmalarýn deðiþmesi baþ hareketleriyle yapýlýr. Bu iki karekterin gerçekten yaþayýp yaþamadýðý, yaþadýysa nerede nasýl yaþadýðý kesin olarak bilinmemektedir. Anlatýlanlar rivayete dayanýr, zira gerçekten yaþamýþ olsalar bile büyük ihtimalle bahsedilen dönemde tarih kitaplarýna girecek kadar önemli bulunmamýþlardýr. Rivayete göre Hacivat ve Karagöz, Orhan Gazi devrinde yaþamýþ cami yapýmýnda çalýþan iki iþçidir. Kendileri çalýþmadýklarý gibi diðer iþçilerin de çalýþmasýný engellemektedirler. Orhan Gazi’nin, “cami vaktinde bitmezse kelleni alýrým” dediði cami mimarý, caminin vaktinde bitmemesine Karagöz ve Hacivat’ý þikayet eder. Bunun üzerine bu ikili baþlarý kesilerek idam edilir. Karagöz ve Hacivat’ý çok seven ve ölümlerine çok üzülen Þeyh Küþteri, ölümlerinin ardýndan kuklalarýný yaparak perde arkasýndan oynatmaya baþlar. Bu sayede Hacivat ve Karagöz tanýnýr. Hacivat’ýn asýl adýnýn Hacý Ývaz olduðu söylenir. Hacivat karakteri düzeni temsil eder. Nabza göre þerbet verir. Kiþisel çýkarlarýný her zaman ön planda tutar. Az buçuk okumuþluðundan dolayý yabancý sözcüklerle konuþmayý sever. Perdeye gelen hemen herkesi tanýr, onlarýn iþlerine aracýlýk eder. Alýn teriyle çalýþýp kazanmaktan çok Karagöz’ü çalýþtýrarak onun sýrtýndan geçinmeye bakar. Rol icabý deðiþik kýyafetler içinde Keçi Hacivat, Çýplak Hacivat, Kadýn Hacivat, Kahya Hacivat gibi farklý tasvirleri vardýr. Karagöz: Oyunun hiç þüphesiz baþrol oyuncusu Karagöz’dür. Okumamýþ bir halk adamýdýr. Hacivat’ýn kullandýðý yabancý kelimeleri anlamaz ya da anlamaz görünüp, onlara yanlýþ anlamlar yükleyerek ortaya çeþitli nükteler çýkarýrken bir taraftan da Türkçe dil kurallarý ile yabancý kelimeler kullanan Hacivat ile alay eder. Her iþe burnunu sokar,her iþe karýþýr, sokakta olmadýðý zaman da evinin penceresinden uzanarak, ya da içerden seslenerek iþe karýþýr. Dobra, zaman zaman patavatsýz yapýsýndan dolayý ikide bir zor durumlarda kalýrsa da bir yolunu bulup iþin içinden sýyrýlýr. Çoðu zaman iþsiz, geçim derdindedir .Hacivat’ýn bulduðu iþlere girip çalýþýr. Baþýnda ýþkýrlak adý verilen oynak bir þapka vardýr. Ve Karagöz'de boyle tanýnýr. Hacivat ve Karagöz oyunundaki karakterler kýsaca þunlardýr: 1.Hacivat 2.Karagöz 3.Zenne 4.Hikmet Aða 5.Tuzsuz Deli Bekir 6.Arap 7.Frenk 8.Zeybek 9.Tiryaki 10.Çelebi 11.Arnavut Tekniði: Oyun 100×180′lik bir bez perde üzerine (oyuna göre boyut deðiþebilir) aksettirilen tasvirlerin gölgelerinin konuþturulmasýdýr. Kenarlarý çiçekli bez perde patiskadandýr. Asýl perdeye ayna denir. Perde arkasýndaki peþ tahtasý üzerindeki þem’a ile bu gölgelendirme saðlanýr. Tasvirler manda, dana, deve derisinden yapýlýr. Deri saydamdýr, nevrekan’la kesilip kök boyasýyla boyanýr. Hareketli yerleri kiriþle tutturulur, deðnek delikleri açýlýr. 30-40 cm olan tasvirleri oynatmak için 60 cm lik deðnekler kullanýlýr… Kaynak: Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Halk Edebiyatý, Koç Kitaplýðý, 2003. -------------------- Titresin bir mum alevinde o eski günler, bir gümüþ çerçeveden seyret yine maziyi, bir nezaketli ince söz duyar da belki, o sararmýþ resmin hayat bulur yeniden.
|
| |
Bu iletiye te?ekk?r edenler: | |
![]()
Ýleti
#7
|
|
Grup: Forum Demirbaþý
Ýleti: 6,107
Thanks: 28683 *
Katýlým: 30.05.2007
Nereden: Zeytinburnu / Vargeller
Üye No: 68
Ruh Halim:
![]() ![]() |
Direklerarasý: Eski Ramazan eðlencelerininde merkezi olan ve bölgesinde barýndýrdýðý tiyatrolarý, klüpleri ve sinemalarýn olduðu vezneciler ve þehzadebaþý caddesinin bulunduðu bölgeydi. Seçkin ve elit insanlarýn uðrak yeri beyoðlu olurken daha alt tabakayý temsil eden halk, eðlence ve temaþa sanatýný burda izler ve burayý tercih ederdi.
Direklerarasý için anlatýlanlar Evvelden þehzadebaþý caddesi'nin bir kýsmýnda uzanan, iki tarafý revaklý, sütunlu dükkan önlerinin yaya kaldýrýmý olarak kullanýldýðý neþe ve temaþa merkezi idi. direklerarasý'ndaki bu dükkanlar aslen, damat ibrahim paþa camii ve küliyesi'nin vakýf akarý olan arasta imiþ. bizans'ýn meþhur mese yolu'nun bir parçasý imiþ. ve vezneciler yönündeki baþlama noktasý kalenderhane camii imiþ. yolun iki yanýna serpilmiþ bu direklerin arasý 5-6 metre imiþ. kagir kemerli bu taþ direklerin ise arasý 1'er metre imiþ. 1720 yýlýnda inþa edilen arasta, odalarý buraya epeyce yakýn olduðu için yeniçerilerin uðrak yeri imiþ. ocaðýn laðv edilmesinden sonra ise direklerarasýna halk itibar etmiþ... Eðlencenin adý, Direklerarasý Eski Ýstanbul'un eðlence hayatýnýn kaynaþtýðý en canlý ve hareketli yer olan Direklerarasý, özellikle Ramazan aylarýnda tiyatrolar, musiki fasýllarý, meddah, Karagöz, cambazlýk ve göz boyacýlýðý gibi seyirlik oyunlarla þenlenirdi. Cadde boyunca "piyasa eden" kadýnlý - erkekli kalabalýðýn neþeli gürültüleri, Ýstanbul'a en uzun gecelerini yaþatýrdý. Ramazan deyince, her kuþaktan insanýn aklýna farklý þeyler gelir. Bugünün genç kuþaðý için hiçbir þey ifade etmeyen "Direklerarasý" sözcüðü de, üç - dört kuþak öncenin Ýstanbullularýnda, çok sýcak duygular, tatlý anýlar uyandýrýr. Kimi kayýtlarda Direklerarasý, "Ýstanbul'da modern tiyatronun kuruluþ ve geliþmesinde çok önemli bir yere sahiptir," diye anýlýr. Bu doðrudur. Ama hayatta her þey, insanýna göre deðiþir; dediðimiz gibi, birkaç kuþak geriye giderseniz, Direklerarasý'nýn bir "eðlence merkezi", özellikle de Ramazan eðlencelerinin merkezi olduðunu görürsünüz. Evet, 100 yýl önce, Ýstanbullular, en çok Ramazan'da eðlenirlerdi. Burhan Arpad "Direklerarasý" adlý kitabýnda, 1890'larýn sonundan bir bir Ýstanbul görüntüsünü þöyle aktarýyor: "Sokaklar kapkaranlýk, elleri muþamba fenerli insanlar, üçer beþer kiþilik gruplar halinde, güle konuþa geçiyorlar. Teravi namazý yeni bitti. Oruçlarýný tutmuþ, namazlarýný kýlmýþ insanlar, Direklerarasý'na gidiyorlar. Ramazan'ýn ibadetlerini yerine getirmiþ olmanýn iç rahatlýðýyla, Direklerarasý'nda eðlenmeye gidiyorlar." Direklerarasý'nda nasýl eðlenilirdi? Baþ eðlence, tiyatro idi. Hayalhanei Osmani, Eðlencehanei Osmani gibi isimler taþýyan "dar koridorlu, dar localý, dar koltuklu, dar sandalyeli" bu mekanlar, Direklerarasý'ndaki kahvehaneleri kiralayan "kumpanyalar", tiyatro topluluklarý tarafýndan oluþturulurdu. "Tuluat" denilen tiyatro tarzý, Kavuklu Hamdi, Abdürrezzak, Küçük Ýsmail, Þevki ve Kel Hasan gibi isimlerle, bu mekanlarda ölümsüzleþti. 1880'lerden sonra Þehzadebaþý semtinde, Direklerarasý'nda, çeþitli tiyatro binalarý yaptýrýldý. Bunlar, Beyazýt yönünden gelirken solda üç ve saðda iki olmak üzere, beþ taneydi. Tiyatrolarda yerler dolunca, açýkta kalan halk, diðer eðlence mekanlarýna koþardý. Geleneksel Karagöz'den kukla gösterisine, hokkabazdan pehlivan güreþine kadar, seçenekler çoktu! Ama tabii, hiçbir þey, tiyatro kumpanyalarýnýn "kantocu kýzlar"ý kadar etkileyici olamazdý! Herkes merak ederdi, 'Kantocu kýzlar kimbilir yeni yeni ne havalar çýkarmýþlar' diye. Onlarýn al, mor elbiseleri de pek dikkat çekici olur, Ramazan'dan sonra ünlü konaklarýn harem dairelerinde, hep bu giysilerin öyküsü konuþulurdu. "Ýstanbul Geceleri" adlý kitabýnda Samiha Ayverdi, Direklerarasý'nýn semti Þehzadebaþý'nýn Ramazan gecelerindeki cümbüþlü halini, pek güzel anlatýr: "Nereye ve niçin gidip geldiðini bilmez bir kalabalýðýn" dalgalandýðý mekanlarda, Abdülhamit'in gizli polisi bile arzý endam eder. Ayverdi'nin deyiþine göre, Fehim Paþa burada, "hafiye teþkilatýna baðlý hususi bir þube" bile oluþturur. Çünkü devlet adamýndan külhanbeyine, Osmanlý'nýn her tür insaný, geceyarýsýný iki üç saat geçesiye, hep buradadýr! Nasýl yýkýldý? Direklerarasý ve Þehzadebaþý'nýn Ýstanbul'un önemli bir kültür ve sanat merkezi olmaktan çýkmasý, 1930'lardan sonra hýzlanan bir sürece dayanýr. Bu yýllarda, Ýstanbul'un sanat ve kültür etkinlikleri hýzla Beyoðlu'na kaymaya baþlar. Direklerarasý'nýn "fiilen" yerle bir olmasý ise 1958 Ramazanýnýn ilk günlerine rastlar. Menderes iktidardadýr ve Ýstanbul'da, "istimlak günleri" yaþanýr. Büyük bulvarlar açýlýr, büyük meydanlar yapýlýr. Bu arada, Direklerarasý yok olur. -------------------- Titresin bir mum alevinde o eski günler, bir gümüþ çerçeveden seyret yine maziyi, bir nezaketli ince söz duyar da belki, o sararmýþ resmin hayat bulur yeniden.
|
| |
Bu iletiye te?ekk?r edenler: | |
![]()
Ýleti
#8
|
|
Grup: Forum Demirbaþý
Ýleti: 6,107
Thanks: 28683 *
Katýlým: 30.05.2007
Nereden: Zeytinburnu / Vargeller
Üye No: 68
Ruh Halim:
![]() ![]() |
Kukla
Kukla ise tek aktörlü, üç boyutlu, taklit ve söze, karþýlýklý konuþmaya dayalý geleneksel seyirlik oyundur.Bugün Anadolu'da az da olsa yaþayan kukla sanatý ''korçak, kudurcuk, kaburcuk, koðurcak, kaurcak, lubet, vb.'' gibi isimlerle seyirlik oyunlarýn en eskilerindendir. Türkler'in Anadolu'ya geldiklerinde birlikte getirdikleri gösteri sanatýdir. Ýstanbul'da Osmanlý döneminde el kuklasý, ipli kukla, sopalý kukla, araba kuklasý, yer kuklasý, ayak kuklasý, iskemle kuklasý gibi deðiþik türde kukla gösterileri 19. yüzyýla kadar geliþtirilerek sürdürülmüþtür. Ama kukla sanatý, ondan daha eski bir gösteri olan meddahlýk ve Ýstanbul'a 16. yüzyýlda geldiði sanýlan Karagöz kadar yaygýn olmamýþtýr. Konusu günlük yaþamdan ve edebi hikâyelerden alan kukla bir hareket ve hacim oyunudur. 14. yüzyýldan bu yana oynatýldýðý bilinmektedir. Bu oyunun baþ kahramaný "Ýbiþ" ve ihtiyardýr. Ýbiþ kurnaz ve hazýrcevaptýr. Ýhtiyar ise varlýklý bir kiþidir. El kuklacýsý, küçük bir sahnenin ardýndan iki eliyle kuklalarý karþýlýklý konuþturur, oynatýr. Ýpli kuklada ise sahnenin üstünden iplerle kuklalarý hareket ettirir. Sahnenin üstünde kukla köprüsü denilen bir yerde vardýr kuklacý buraya çýkarak kendisi gözükmeden kuklasýný oynatýr. Sözlü sözsüz kukla olabilir. Eðer kukla oyunu sözlüyse perdenin arkasýnda seslendirilir. Bir dönem kuklalar politik amaçlý kullanýlmýþtýr. Ayrýca Hýristiyan kiliselerinde dini konular kuklalar oynatýlarak insanlara anlatýlmaya çalýþýlmýþtýr. Ülkemizde ipli kukla, el kuklasý, araba kuklasý, iskemle kuklasý, yer kuklasý, ayak kuklasý, baþ kuklasý gibi türlerle bilinen kukla sanatý 19. yüzyýl sonlarýnda önemini kaybetmeye baþlamýþtýr. Cumhuriyet döneminde sýnýrlý sayýda sanatçý yaþatmaya çalýþmýþtýr. Kaynaklar: Geleneksel Türk Tiyatrosu ve Vikipedi -------------------- Titresin bir mum alevinde o eski günler, bir gümüþ çerçeveden seyret yine maziyi, bir nezaketli ince söz duyar da belki, o sararmýþ resmin hayat bulur yeniden.
|
| |
Bu iletiye te?ekk?r edenler: | |
![]()
Ýleti
#9
|
|
Grup: Forum Demirbaþý
Ýleti: 6,107
Thanks: 28683 *
Katýlým: 30.05.2007
Nereden: Zeytinburnu / Vargeller
Üye No: 68
Ruh Halim:
![]() ![]() |
Baþlýða yeterli bir süre ara verdik, ortaoyunu oyuncularý ile devam edelim kaldýðýmýz yerden.
ÝSMAÝL EFENDÝ (1854-1928): Osmanlý Türk tiyatro yöneticisi ve ortaoyunu oyuncusu. "Küçük" adýyla anýlan Ýsmail Efendi, Kavuklu Kör Mehmet'in yanýnda tiyatroya baþladý; Kavuklu Hamdi'nin Piþekarlýðýný yaptý; Sarayýn Karagözcübaþýsý Yusuf Efendi'ye çýraklýk etti; kendi tuluat topluluðunu kurdu (1876); Fasulcýyan topluluðuna katýldý, 1879'da Ahmet Vefik Paþa tiyatrosunda oynadý; dönüþünde Ýstanbul'da tuluat ve ortaoyununa devam etti; Temaþahane-i Osmani topluluðunu kurdu (1883), Mýsýr'a giden oyunculara katýldý (1884), Kuþdili tiyatrosunda oynadý; Trabzon, Halep ve Adana'da uzun süreli turneler yaptý. -------------------- Titresin bir mum alevinde o eski günler, bir gümüþ çerçeveden seyret yine maziyi, bir nezaketli ince söz duyar da belki, o sararmýþ resmin hayat bulur yeniden.
|
| |
Bu iletiye te?ekk?r edenler: | |
![]()
Ýleti
#10
|
|
Grup: Forum Demirbaþý
Ýleti: 6,107
Thanks: 28683 *
Katýlým: 30.05.2007
Nereden: Zeytinburnu / Vargeller
Üye No: 68
Ruh Halim:
![]() ![]() |
HALK SEYÝRLÝK OYUNLARI
Köy Seyirlik Oyunlarý Geleneksel Türk tiyatrosu denildiðinde hem köylü tiyatrosu geleneði, hem de halk tiyatrosu geleneði anlaþýlmaktadýr. Ancak, hemen belirtelim ki "köylü" ve "halk" kavramlarý birbirinden ayrý düþünülmemelidir. Köylü ayný zamanda halktýr, halk da köylü kökeninden olabilir. Deðiþik yörelerde deðiþik biçimlerde ve iþlevlerde oynanan seyirlik oyunlar ise, Kutlama tören ve söylence kaynaklý oyunlar - gerçekçi oyunlar, Ölüp dirilme ve kýz kaçýrma oyunlarý, Yýlbaþý ve yýl sonu oyunlarý, Tarýmsal oyunlar - çoban oyunlarý, Hayvan taklitli oyunlar, Dilsiz oyunlarý - kukla, þaka oyunlarý, Tek ve çift izlekli oyunlar - dizi oyunlarý Ýlkinde eylem olarak olay dizisi, ikincisinde ise insan, hayvan, bitki ve cansýz nesneler taklit edilir. Bir baþka özellik ise sözlü oyunlarýn belli bir metne baðlý olmadan doðaçtan oluþturulmasýdýr. Seyirlik oyunlarda dans, müzik, þiir ve soytarýlýðýn birbirinin içine girdiði görülür. Seyirlik oyunlar her yönüyle "göstermeci tiyatro" özelliði taþýr. Ýslami Devir Edebiyatý Genel Özellikler Geçiþ Dönemi Edebiyatý Divan Edebiyatý Halk Edebiyatý Halk Edebiyatý Genel Özellikler Tarihi geliþimi Kaynaklarý Halk Þiiri Halk Nesri Halk Tiyatrosu Köy Seyirlik Meddah Ortaoyunu Karagöz Kukla Anonim Edebiyat Genel Özellikler Anonim Halk Þiiri Anonim Halk Nesri Karýþýk Anonim Ürünler Aþýk Edebiyatý Genel Özellikler Nazým Türleri Nazým Biçimleri Saz Þairleri Tekke Edebiyatý Genel Özellikler Nazým Türleri Tekke Þairleri Kaynaklar:Türk Tiyatro Tarihi ve Edebiyol -------------------- Titresin bir mum alevinde o eski günler, bir gümüþ çerçeveden seyret yine maziyi, bir nezaketli ince söz duyar da belki, o sararmýþ resmin hayat bulur yeniden.
|
| |
Bu iletiye te?ekk?r edenler: | |
![]() ![]() |
![]() |
Basit Görünüm | Tarih : 15.02.2019 - 21:54:47 |